Herkese merhaba! Bugün sizlere daha taptaze, 14 Şubat'ta vizyona girmiş bir filmden bahsedeceğim: Bi Küçük Eylül Meselesi.
14 Şubat Sevgililer Günü'nde, vıcık vıcık sevgililerin sinirimizi bozmasına aldırmadan, "ay inşallah bilet buluruz" diyerek gittik. Şansımız yaver gitti. Bu arada Burger King'in Texas Smokehouse'ını mutlaka deneyin biz çok beğendik.
Filmde çok az kıyafet değiştirse de Zeynep Farah Abdullah'ın giysilerine bayıldım. İlk sahnedeki nar çiçeği elbisesi, lacivert şifon kolsuz gömleği ve yine kırmızı-nar çiçeği şortu. Ve Zeynep genellikle makyaksızdı. Sarı saçları ve açık renk kirpikleri olduğundan bayağı soluk gözüküyordu ama bu sorun olmadı, çünkü canlandırdığı karakter kaza geçiriyor ve sonrasında toparlanmaya çalışıyor. Benim bi türlü adını hatırlayamadığım hep Fatmagül'den dolayı "Kerim" dediğim Engin Akyürek ise filmde özellikle kötü giydirilmiş. Güzel fiziğini heba etmişler. Ama bu da rolü gereği yerindeydi.
Filme Eylül'ün özgüveni, şımarık tavırlarıyla başlıyoruz. Öyle havalı ki, yürüyüşü endamı... Her istediği elinin altında olan bir kız Eylül. Bir trafik kazası geçiriyor ve hayatının son bir ayını hatırlamak istiyor. Arkadaşları, doktoru ona her şeyin yolunda olduğunu söylese de Eylül içinde bir şeylerin "eksik" olduğunu fark ediyor. Bir şekilde geçmişinin izini sürüyor ve Bozcaada'ya gidiyor. Orada geçmişi hatırlamak istiyor. Gider gitmez bir adam ona onun aşık olduğu adam olduğunu söylüyor. Ama ne yazık ki o adam, o an Eylül'e göre sadece bir yabancı...
Film o kadar güzel ilerliyor ki, hiç sıkılmadım. Ekrana baktım öylece. Zaten elim mahkum ya uyuyacaktım ya da filmi izleyecektim çünkü yanımdaki çift aldı yürüdü! GO HOME YANKEES. Gerçekten, ama gerçekten Türk sinemasının en güzel filmlerini sayarken İncir Reçeli, Issız Adam diyoruz ya bu film de onların yanında yer almaya aday. Heyecanlı sahnelerde kameranın yüze odaklanıp sağa sola sallanmasını sevdim. Benim için keyifli, ama sonu bir o kadar da üzücü bir film oldu. Başından tahmin edebilir miydin derseniz, hayır edemezdim. Bu filmi beğenme nedenlerimden biri de bu sanırım. Türkiye'de belirli bir algı oluştu: Hmm Türk filmi. Türü aşk olsun. Konusu demans hastası kadın, şiddetli aşk, sonra hastalık ilerler, ölür. Bu film bundan çok fazlasıydı. Son 20-25 dakikasında bunu çok net anlayacaksınız. Kısacası spoiler vermeden hazır film de vizyondayken yazayım istedim. Gidilesi bir film. Sonunda salya sümük olduğum filmler listesine eklendi. Sevgiliyle gidilirse pek hoş. Tam bir 14 Şubat filmiydi.
Ben en çok bu sahneyi ve yüzme sahnesini sevdim.
Filmden çıkınca düşünmeden edemedim. Acaba bazen çok mu benciliz?
"Aşık olmak için çok neşeliyim ben."
"İnsan bir mucizeyi nasıl tekrarlar, bilemiyorum."
Bu iki söz bizi çok etkiledi. Bakalım siz neler hissedeceksiniz. Giderseniz bana yazın olur mu neler hissettiklerinizi? Çok öptüm.
Ay ben böyle çoğul çoğul konuştum, siz sevgilim var mı sandınız? Ayol kız kıza gittik...
yine güzel bir yazı olmuş tebrik ederim:)
YanıtlaSilteşekkür ederiim :)
Sili wish i understood turkish so i could understan the blog :-( . fan of Engin Akyurek from Pakistan <3
YanıtlaSili think about writing English but it's early. maybe one day. :)
Silthank you so much honey. :)
fimlin sonlarında eylülün arkadaşı hastaneye tekrar yatmasını söylüyorlar ya bu film baştan aşağı eylül ün akıl oyunu gibime geldi.orda çok takıldım.eylül radikal gazetesinde tek i takip ediyor onunla ilgili aklının oynadığı bir oyun tamamen hayal ürünü değil mi?yoksa sadece ilk adaya gittiğinde yaşadıkları gerçek mi
YanıtlaSilspoiler vermiş olacağız ama madem merak ettin anlatayım kısaca.
Sileylül ve tek kazadan önce tanışmışlar, ama sonra ayrılmışlar. (nedeni filmde çok açık olduğundan bahsetmiyorum.) kazadan sonra eylül hafızasındaki kayıp şeyleri tamamlamak adına gidiyor oraya. ama evet, filmin sonunda gittikten sonra gördüğü her şeyin hayali olduğu anlaşılıyor.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilAllah'ım salya sümük ağlıyorum hiç bu kadar güzel film izlemdim evim sensin filminde bile bu kadar ağlamamıştım şu anda hiçkıra hıçkıra yazıyorum bunyorumu çok ağladım ve hala da ağlıyorum bi paket mendili bitirdim yani kutu filmin sonunda keşkw sende ölseydin eylül diyerek bitirdin tekin ölmesinde tek sorumlu biri var o da eylül. Bide şu öirkin adam gizel kız olayı yaratmışlar ya dizide bNa kalırsa engin akyürek farah zeynep Abdullah tan daha güzel bir insan. Hem kişilk olarak hem ruhen hem de bedenn.
YanıtlaSilYa acaba açıklar mısınz filmin sonunda öğreneceğimiz gerçeği eylül öğrendiğinde sadece "tek'e gitmem lazım" diyerek kriz geçirip kazaya sebep oluyor. kaza sırasında yanında olan karakter -ismini unuttum- bu olayı öğrenmiyor ki, neden eylül'ün tek'i hatırlamasına engel olmaya çalışıyorlar onu anlamadım ben. sonradan öğrendiler desem, eylül'ün onu ne kadar önemsediğini bilmiyorlar ki neden öğrenmesinden bu kadar korksunlar? hadi onu da geçtim madem bu gerçeği biliyorlar eylül tek ile konuştuğunu battı balık'ta olduklarını söylediğinde berrak panik yapıp "sana ne anlattı?" diyor? kafamda deli sorular :) anlamdım yani tek öldğywe niye berrak kalk git ordan dedi
YanıtlaSilO berraklar zaten tek'in öldüğünü biliyordu arabayla kaza yaptiklari anda o eylulun yanindaki adam hafiza kaybi yasamadi ki kaza sebebi de zaten eylulun tek'in öldüğünü gazeteden öğrendiği anda yaşadığı telaştan dolayi cikiyor yani arkadaslari herseyi biliyor ama eylul unuttugu icin hatirlatmak istemiyor ama eylul tek'in hayaliyle de olsa öğreniyor film gercekten izledigim en güzel filmlerden biriydi çoğu türk yapimi filmlerden aşırı şekilde iyii bir erkek olarak sonunda ağlamama rahmen acayip süper ötesi bir film.
YanıtlaSil